browser icon
You are using an insecure version of your web browser. Please update your browser!
Using an outdated browser makes your computer unsafe. For a safer, faster, more enjoyable user experience, please update your browser today or try a newer browser.

Haftasonu Maceraları: Yenice Ormanları Bisiklet Sürüşü

Posted by on 27/08/2012

Ormanın taşlık yollarında çıkış

Yenice Ormanları’nda Şeker Kanyonu’nda geçen ilk günümüzü önceki yazıda anlatmıştık. İlk gün sonunda yoğun bir ormanın içinde şahane bir yerde kamp yapmıştık. Çok dinlendirici ancak yoğun orman örtüsü içinde hayvanları düşünerek biraz tedirgin bir gece geçmişti. Sabah 7.30’da uyanmamıza rağmen ağır ağır hazırlandık. Bu sakin orman köşesinin tadını iyice çıkarmak istiyor gibiydik. Hedefimiz arabayı burda bırakıp bisikletlerle hemen yanıbaşımızdaki tabelaları takip ederek Subatan Yaylası’na ulaşmak, oradan da gidebildiğimiz kadar Belen yaylası, gölet ve Sorgun yaylası yollarını takip etmekti. Saat 10’da yola çıkıp sapağa döner dönmez dik ve kayalıklı yol bizi hemen karşıladı. Bu yol gerçekten de eğimi sıklıkla %20’leri aşan noktaları olan, yüzeyi taşla değil bildiğin çıkıntı kayalarla dolu olan yorucu bir dağ yolu idi. Bisiklet yolu olarak önerilmiş olmasına rağmen dağ bisikletiyle bile gitmek pek de akıl karı değildi aslında.

 

Tam bir saat bu yolda devam edip 350 metre tırmanış yaptık (ve tabi öyle bir yolda henüz 5 km’den az gitmiştik). Önümüze bir yol ayrımı çıktı, seçim yapmalıydık. Etrafta sözü geçen ne tabelalardan ne de kırmızı-beyaz işaretlerden hiç görememiş olmak bizi hayal kırıklığına uğratmıştı. Uzun uzun düşündükten sonra sağ yolu seçmeye karar verdik, ve beklenenin aksine gibi bu yanlış karardı! Elimizdeki paftalardan aslında biraz inişe geçmeyi beklememize rağmen bir türlü böyle bir şey olmuyordu. “Biraz daha ilerleyince yaylaya doğru çıkarız belki” deyip bir dönüş daha gittik durduk… Zorlu orman yolundan 2 kilometre kadar yolda 200 metre daha çıktıktan sonra artık doğru yolda olmadığımızı anlayabildik!

Dönüşü hızlıca yapıp aynı dönüş noktasından bu sefer sola dönerek ilerledik. Bu arada Deniz’in arka tekerinin mili yamulduğu ve aktarıcıyı kadroya bağlayan aluminyum kulak deforme olduğu için yolda giderken birden teker üstüne oturdu. Uzunca bir uğraştan sonra alüminyum parçayı eğip bükerek tekerleği oturtmayı başarabildik.

Deniz'in bisikletinin başına gelen kazalar

Bu sırada süspansiyonu açıp kapatan kolun da bozulduğunu, süspansiyonu çalışır hale getiremediğimizi farkettik. Biraz ileride yine Deniz’in ayakkabısının altındaki kilidin tek vidası çıktığından dolayı gevşemiş olduğunu, ayağından çıkaramadığını görünce bunların bize evrenin bir mesajı olduğunu değerlendirmeye başladık.

Subatan Yaylası seyir terasına yaklaşırken

 

Yine de bu kadar yaklaşmışken en azından Subatan Yaylası seyir terasına kadar gidip ordan dönmeye karar verdik. Beklediğimiz gibi hafif inişle devam ettik. Artık daha geniş bir yol vardı. Yine de tabela ve işaretleri göremiyorduk. Bir sürü ormancıdan bilgi alarak, yine küçük bir yanlış yola girerek ancak bulabildik yolumuzu.

Saat 3’e yakın bir saatte seyir terasına ulaştığımızda manzara her şeye değdi. Sağ tarafta dimdik bir kayalık, bu kayalığın solundan başlayarak tüm görüş alanımızı dolduran yüksekten baktığımız sık bir orman manzarası vardı. Sola doğru epeyce uzaktaki dağların üstüne bize doğru gelen sisler inmişti. Bu manzaraya karşı karnımızı doyurduktan sonra yaklaşan bulutların da etkisiyle dönüşe geçmeye karar verdik.

Dönüş yolunda karşımıza çıkan kocaman bir manda

Dönüş çok yorucu ama bir o kadar kısaydı. O kadar uzun çıktığımız yolu yaklaşık 1 saatte kayaların ve iri dal parçalarının üstünden zıplaya zıplaya geri indik. Bir saat kesintisiz inişten beynimiz sarsılmış, bileklerimiz ağrımıştı. Ama harika yerlerden geçmiş ve çok güzel bir macera yaşamıştık ve çok mutluyduk. Göremediğimiz yerlere bir sonraki gelişimizde ulaşmanın hayaliyle arabamızla o zorlu yolu geri döndük ve Ankara yollarına düştük.

 

İşte bu da sürüşün Endomondo kaydı:

Comments are closed.