Sertan ve Serkan Girgin’le Koşarak Alpler projesine San Vito di Cadore’den başlayıp 4 gün içinde Moggio di Sotto’ya varışımızla biten ilk bölümün yazısı burada.
Bu kısımda etkinliğin geri kalan kısmına, San Vito di Cadore’ye dönüp batıya doğru Bolzano’ya kadar ulaşma kısmıyla devam ediyoruz.
Gün 5 – San Vito di Cadore’den batıya Marmolada dağları – 45 km 3.3 km yükseklik kazanımı 14 saat
Artık tanıdığımız bir kent olan San Vito’ya dönmek için birkaç tren ve otobüs yolculuğu yapmamız gerekti. Sonrasında market alışverişi ve öğle yemeğini de tamamlayıp bugüne ancak 12:30’da başlayabildik. Ancak vücudum sanki bambaşkaydı! Hem otelde kalmış, bol yemiş, hem de yolculuklarda uzun uzun dinlenmiştik. Sanırım 4 günlük zorlamadan sonra vücudum kısa zamanda nasıl yenileneceğini çözmüştü. En büyük acı kaynağı kocaman şişip sızlayan ayaklarım ve dizlerimin iç tarafındaki kaslar epey rahatlamış gibiydi. Sadece ben değil herkes benzer hislerdeydi. Kendimizi iyi hissedince bu gün ilerleyen saatlere kadar mümkün olduğunca ilerlemeye karar verdik.
10 km ve 2.5 saatte 900+ metreden 1977 metredeki Forada geçidine ulaştık. Artık rotanın bu kısmında doğuya gittiğimiz bölümlerden farklı olarak çok aşağılara inmeden bir inip bir çıkarak sık sık 2400’e varan geçitlerden geçiyorduk. Bu bölge yine farklı olarak daha kalabalık, daha sık kullanılan daha temiz ve net patikalar ve çok daha fazla dağ evi içeriyordu. 2277 metrede Ambrizzola geçidinden günün 15. km’sinde, 2370 metredeki Giau geçidinden de 3 km sonra, 17:30 civarı geçtik. Buralar Lavaredo koşusundan tanıdığımız bölgelerdi. Bu geçit özellikle koşu sırasında da çok rüzgarlıydı. Saat çok geç olmamasına rağmen hepimiz üşüdük. 23. km’de 2000 metre yüksekliğe indiğimizde araziye girmeden son dağ evi Fedare’de bir saatlik mola ve birer tabak spagetti takviyesiyle ısınıp tekrar yola hazır hale geldik.
10 km ve 2.5 saatte 900+ metreden 1977 metredeki Forada geçidine ulaştık. Artık rotanın bu kısmında doğuya gittiğimiz bölümlerden farklı olarak çok aşağılara inmeden bir inip bir çıkarak sık sık 2400’e varan geçitlerden geçiyorduk. Bu bölge yine farklı olarak daha kalabalık, daha sık kullanılan daha temiz ve net patikalar ve çok daha fazla dağ evi içeriyordu. 2277 metrede Ambrizzola geçidinden günün 15. km’sinde, 2370 metredeki Giau geçidinden de 3 km sonra, 17:30 civarı geçtik. Buralar Lavaredo koşusundan tanıdığımız bölgelerdi. Bu geçit özellikle koşu sırasında da çok rüzgarlıydı. Saat çok geç olmamasına rağmen hepimiz üşüdük. 23. km’de 2000 metre yüksekliğe indiğimizde araziye girmeden son dağ evi Fedare’de bir saatlik mola ve birer tabak spagetti takviyesiyle ısınıp tekrar yola hazır hale geldik.
Tekrar yola çıktığımızda akşam 8 olmuştu. Çeşitli çıkış inişlerden sonra 37. km’de Pieve şehri civarında uzun zamandır gürül gürül sesini duyduğumuz nehirden geçmek için 1200 metrelere inmemiz gerekti. Gece 23:30’da bu görece büyük şehirde hala aktif insanlar vardı ve bu saatte bu kılığımızla oldukça komiktik. Kendimizi hala iyi hissediyorduk ve önümüzdeki çıkışlardan endişe etmeden yola devam ettik.
1500 metrelere doğru geri çıkarken Sotil, Roncat gibi tuhaf isimli, orman içinde terkedilmiş gibi görünen kendileri de tuhaf köylerden geçiyorduk. Gece yarısında, günün yaklaşık 40. km’sinde 1500 metrelerdeki son dere inişi ile köyleri de arkamızda bıraktık. Artık önümüzdeki yol bizi sert çıkışlarla doğrudan meşhur Marmolada dağlarının teleferiklerine götürüyordu.
Saat 02:30 olmadan bizi 2100 metreye çıkaran yokuşun sonunda karşımızda Mesola kayak hattının binasını bulduk. Hala keyfimiz yerindeydi ve ilerlemek istiyorduk. Serkan ihtiyaçtan çok meraktan binanın alt kat kapı kolunu yokladı. Açılmayınca sanki kendisi koymuş gibi yandaki camın pervazında duran anahtarı alıp kapıyı açtı! İçerde suyu akan bir tuvalet ve kayak malzemeleri (örneğin jet ski) konmuş sıcacık geniş bir oda vardı. Kolaylıkla elektriği de bulduk. Dahası duvara teleferiğin sonunda çarpmayı önlemek için kullanılan dev matlar olan “crashpad”ler dayanmıştı! Tamam, özellikle dinlenmeye ihtiyacımız yoktu ama bu kadarı da gecenin üçünde direnmek için biraz fazlaydı doğrusu! Matları yere yatırıp Marmolada dağlarının ortasında bu lüksün tadını çıkararak kısa ama rahat bir uykuya daldık…
Gün 6 – Marmolada dağlarından Alpe di Tires dağ evi – 55 km 3.8km yükseklik kazanımı 21 saat
Bu konforlu mekanın bizim için ne kadar büyük nimet olduğunu ve buradaki dinlenmeye ne kadar ihtiyacımız olduğunu ancak önümüzdeki uzun günü yaşayınca anlayacaktık. Uyandığımızda ve saat 7’de Marmolada dağlarında yola çıktığımızda Cuma sabahtı. Ana hedefimiz Cumartesi gün içinde Bolzano’ya ulaşabilmekti. Yani önümüzde tüm bir Cuma günü ve kısmen Cumartesi günü vardı.
Önceden beri hedefimize ne kadar yaklaştığımızı tespit etmek için “pafta hesabı” yapıyorduk. Kabaca her gün elimizdeki harita paftalarından en az birini doğudan batıya katedebildiğimizi gözlemledik. Buna göre elimizde kalan 1.5 pafta harita 1 gün için ideal bir zamanlamaydı. Ama tecrübemizden beklenmeyecek bir hatamız vardı. Sıradaki paftada mesafeyi çok çok artıran bir batı-doğu yönünde “S”, bir de güney-kuzey yönünde “U” yapan rotaları dikkate almamıştık. Bu da demekti ki bugün planlarımızdan çok daha fazla yol almamız gerekliydi.
7’de yola çıktığımızda meşhur Marmolada dağlarında bizden başka kimse yoktu. Boş alanda 1 Temmuz’da yapılacağını öğrendiğimiz 21 kmlik Marmolada Historic Trail koşusunun işaretlerini takip etmek – sanki yarıştaymışız gibi- garip bir histi. Kayak hatlarıyla çevrili dağların tepesindeki bu düzlük alanda tüm marmotlar bizim gelişimizle uyarı haline geçmişti. Bir bir köşelerde ayağa kalkıp tüm vadiyi çığlıklarıyla inletiyorlardı. Dağ ve göl manzaralarının tadını çıkara çıkara gittik. Teleferik hatları bittikten sonra asfaltla kesiştiğimiz noktadaki dağ evinde birer kahve içip görece çok çıkışı olmayan yolumuzdan batıya devam ettik. 150 metre kadar çıkıp Baita Fredarola’ya geldikten sonra doğuya döndüğümüzde (S harfinin ara kısmı) büyük baraj gölü Lago di Fedaia’a ulaşana kadar bu kısım tüm seyahatimizde karşılaştığımızdan kat kat daha çok insanı gördüğümüz bölüm olacaktı. Eşyükselti izleyen yol boyunca karşımızda üç binlerin üzerinde birçok zirvenin manzarasıyla ilerliyorduk. Bir süre sonra bunlara masmavi göl de eklendi. Bu yolun bu kadar popüler olması şaşırtıcı değil. 11:30’da neredeyse 2000’lere indiğimizde Fedaia gölünde sayısız motorcu kalabalığı ve büyük dağ evleri ve restaurantlar ile iyice alışık olmadığımız bir ortama girdik. Bize düşen bir an önce bir şeyler atıştırıp tekrar yola çıkmak ve batıya doğru S’nin son kuyruğunu tamamlamaktı.
Batıya doğru 1500 metreye indikten sonra güneye giden U şekli bizi tekrar 2500 metrelere kadar çıkardı, sonrasında sert bir şekilde, günün 40. km’sinde 1400 metrenin altına, Fontanazzo kentine indirdi. Saat bu arada 19:30 olmuştu. Kente girmeden nehir kenarındaki park alanını görünce hemen durduk. Kısa bir planlama ile burada – önümüzdeki uzun geceyi geçeceğimiz en yüksek yerler olan 2700 üstü geçişleri karşılamak üzere – biraz dinlenmeye karar verdik. Hemen banklara yayıldık. Hava epey iyiydi ama sivrisinekler pek rahat verecek gibi değildi. Yine de ben burda 1.5 saatten uzun bir uyku çektim. Sonrasında kalkıp hemen şehirdeki pizzacıya attık kendimizi. Koskoca İtalyan pizzalarını yiyip hazırlandığımızda gece 10:40’tı. Önümüzde 2500 metrelerin üzerinde geçireceğimiz bir gece vardı.
Şansımıza gece ılık ve rüzgarsızdı. Şehirden çıkar çıkmaz 3 km içinde 600 metreden fazla yükseldik bile. Ama nasıl bir yükselmek! Bazı yürüyüş yollarına herhalde orman araçlarının geçebilmesi ve yolun erozyonla gitmemesi için beton dökmüşler. Öyle dikler ki insan bazen duramayıp yuvarlanacağından çekiniyor. Sonrasında 2500 metreye yükselip şehirden itibaren 7. km’de Rifugio Antermoia’ya varıyoruz. Sonra geçitlerle dolu akşamımızın ilk ve en yüksek geçidi Antermoia’ya yavaş ve emin adımlarla 3 km daha giderek ulaşıyoruz, ve 2770 metredeyiz. Sonra 2600’lara inip sayısız geçitten geçtik. Artık zorlu kısımların biteceğini tahmin ediyorduk, ama bazen kar geçişleri, bazen dimdik hareketli kayalar karşımıza çıkıp duruyordu. Tekrar 2600’a çıkıp Principe geçidini geçtik. Sonrasında hızlıca 2400 metrelere indiğimizde en yüksek noktadan beri ancak 2.5 km geçmişti. Artık emindik ki inişe geçmiştik ve yakında rahat yollara girecektik. Tam bu sırada gece karanlığında çok ilerlerde ve çok yüksekte, ancak silüet halinde gördüğümüz dağ kütlelerinin arasında küçük ışıklar gördük. “Aaa”, dedik heyecanla, “Tırmanışçılar dağda!”.
Sonra o ışıklar bize, biz onlara yaklaştık yavaş yavaş. Meğer onlar zigzaglı yollarla bile ancak 800 metre ilerimizde ve 200 metre yükseğimizde bulunan ve gittiğimiz yönden gelen iki yürüyüşçüymüş. Karşılaşmamızdan sonra laflayıp kaçınılmaz şekilde biz de onların indiği patikaları ağır ağır tırmanıp 2600 metredeki Molignon geçidine ulaştık. Bir süre sonra tam ağzımı açıp “Artık galiba teknik kısımları atlattık!” demiştim ki, zincirlerle desteklenmiş kayalık iniş bölümleri başladı.
Sabah 4’e yaklaşmıştı. İlk dağ evi Rifugio Alpe di Tires sığınma noktamızdı. İçeri girebilirsek gün ağarana kadar burada beklemeye karar verdik. Dağ evi gördüğümüz en modern ve temiz mekanlardan çıktı. Kapısı açık ve giriş alanı halı kaplıydı. Kendimizi yere atıp uyuklamadan önce kapıdaki termometreye göz attık: 2 derece! Hepimiz tişört üzerine dış katman yağmurluk, altımızda tayt ile duruyorduk. Demek bu kadar ısınacak kadar efor sarf etmiştik!
Gün 7 – Alpe di Tires dağ evinden Bolzano – 18 km 550m yükseklik kazanımı 2k+ iniş
Saat 5’te havanın aydınlanmasıyla birlikte biz de çıkmaya hazırdık. İlk hedef 5 km ötedeki Bolzano dağ evi! Yolda Dolomitler ve tüm geçtiğimiz o koca koca dağ kütleleri doğan güneşle sırayla kızıl kızıl yanıyorlar. 7:10’da dağ evine varıyoruz. Burası belli ki aşırı popüler bir yer. İçerisi insan dolu. Biz Deniz’le biraz oyalanma havasındayız. Kahvenin yanında omlet yemek istiyoruz. Bu arada Sertan ve Serkan hadi biz önden yavaş inmeye başlayalım derken biz ancak 8’e doğru çıkıyoruz.
Sonrası Bolzano’nun doğusundaki Dolomitlerden sonsuz gibi gelen bir iniş. Öncelikle 1900 metrelere bir dere yatağına varıyoruz. 3 km süren bu inişte Serkan ile Sertan’ı ancak yakalayıp tekrar bir araya geliyoruz. Patikadaki işaretler bize hedeflediğimiz yeri göstermese de GPSteki izi takip ediyoruz. Geçmemiz gereken bir kanyonda sel olmuş ve zaten teknik bir yerde bütün tutamak zincirleri sökülüp gitmiş. Anlaşılan ondan işaret yok. Sonunda 11. kmde stabilize yola çıkıyoruz ve düzenli ama makul şekilde iniyoruz. 18. km’ye geldiğimizde rakım da 900 metre. Artık Bolzano çanağına girdik ve hava cayır cayır yanmaya başladı. Bana öyle geliyor ki bir fırının içindeyim ve alevler sürekli bana doğru geliyor. Bir otobüs durağına oturup plan yapmaya çalışıyoruz. Ben bu sıcakta asfalt yoldan gitmenin anlamı olmadığını düşünüp otobüse binmek istiyorum, ama bilgilere göre otobüs bu saatten sonra yok! Diğerleri ise devam etmek istiyorlar. O arada otobüs geldi ve Deniz’le ben atladık. Sertan ve Serkan ise son 7 km’yi yürüyerek Bolzano’ya ulaşmak üzere devam ettiler, el sallaştık. İşte bu büyük macera böyle hızlıca bitiverdi.
Sayılarla özet 280 km, 18000 metre tırmanış, 7 gün saatlerce hareket. Bu sayılarla ifade edemediğimiz ise geçtiğimiz onca güzel orman, dağ yolu, birbirinden bambaşka özelliklerde patikalarda tecrübeler, ve dört kişi uyumlu şekilde zorlukların üstesinden gelip rotanın keyfini hep beraber çıkarmak! Serkan ve Sertan’a bize bu özel deneyimi yaşattıkları için çok teşekkür ediyoruz. Bu tecrübenin somut bir çıktısı olarak iki hafta geçmeden katıldığımız Romanya’daki Marathon 8500 yarışındaki (110k 8500+ tırmanış) başarımızı görüyoruz. Bu yarıştaki karma kategorı birinciliğimizi aklımıza tüm bu etkinlikleri sokan Sertan ve Serkan’a armağan ediyoruz! Onun da raporu sayfamızda!